"now the world is gone, i am just one"
"Metallica kaseti istiyorum. Öyle kitap falan alma bana!" dedim tüm bilmişliğimle, sınıfta yapılan 89'u 90'a bağlayan yılbaşı çekilişinde bana hediye alacağını öğrendiğim kıza. "Orta 1"'de okuyorsanız bu tip çıkışlar normaldi. Kızın abisi metalciydi ve gerçekten yılbaşında elimde "...And Justice For All" duruyordu. Yeni çıkmıştı, taze tazeydi.
***
"Abi böyle hepsi etrafında toplanıyor ya baterinin, orası çok güzel!" diye anlatıyordum arkadaşıma önceki gün "Trt 4'"de "Melodi" programında izlediğim "One"'ın klibini. Biz de grup kurmalıydık. Hiç birimiz enstrüman çalamıyorduk ama isimlerimiz hazırdı: ben "Kirk Hammet"'tım, sınıfın en yaramaz çocuğu ise "James Hetfield"… Gruba küçük kırmızı "Redhouse" sözlüğünden bulduğumuz "Entreat" ismini verdik. İsmimiz, logomuz, imajlarımız, şarkı listemiz, her şeyimiz hazır, sadece biz değildik.
***
"Olm "Battery" hızlı gelir. İleri aldır kaseti. "Master of Puppets"'ın ortasındaki yer uygun!" dedim, grubumuzun ömründe bateri görmemiş "Lars Ulrich"'ine. İkimiz ve ilk kız arkadaşlarımız, okulun yanındaki pizzacının alt katındaydık. İlk öpüşmemizi yaşayacaktık belki de, ama tanıdık olan pizzacıya verdiğimiz kasette "Master of Puppets"'ın dördüncü dakikasını, o sakin ve romantik olduğunu düşündüğümüz yeri bir türlü bulamıyorduk, moda giremiyorduk. "Battery" dinleyerek, ilk öpüşmesini yaşayamayan ergenler olarak evlerimize döndük. "Orion" dinleyerek bunalıma girdik. "Orta 2" böyle bitti.
***
"Bırakın olm Katuscha matuscha, bakın ne çalıyorum!" dedim etrafımda halka olmuş gitar kursu arkadaşlarıma, en çok da onun gözlerinin içine bakarak. Orta sondaydım, elimde dandik, Rus Pazarı’ndan alınmış bir klasik gitar, aşıktım sınıfta "Metallica" dinlediği için kollarına en çok siyah sırım sarmış kıza. "Black" albümü yeni çıkmıştı, ve ben "Unforgiven"'ı çalıyordum, sözlerini hiç anlamadan, onu düşünerek. En hızlı ben öğrendim gitarı kursta sırf onu etkilemek için.
Metallica notalarını abilerden fotokopi çektiriyordum, tab okumayı bilmiyordum, notaların altına hızlı çalmak için. "Do, Re, Mi" diye yazıyordum. Sololar çok zordu, “To Live Is To Die”ın başı hem kolay hem de hoştu.
***
"Rock Kazanı"'nda okudum, Metallica'nın konsere geldiğini 1993 yılında. Evden kaçacaktım gitmek için; ama çok fazla izin istediğim için ailem kıllanmış, o gün beni gözlerinin önünden ayırmamışlardı. Odamda hırsımdan ağladım. Sürekli başa sarıp sarıp “My Friend of Misery”nin başını dinledim. Belki de gitardan Bass'a geçme kararını o zaman verdim.
***
Ortaokul sınıfı dağılmış, "Entreat" daha bir kere bile stüdyo yapamadan bitmiş, lisede çoğunluğun aynı ortaokul sınıfından geldiği bir sınıfa düşmüş, yalnız kalmıştım. "Ride the Lightning"'in albüm notalarını buldum. Sabah akşam “Fade to Black” ve “The Call of Ktulu” çalan bunalım biri oldum. Gitar kursundaki kız, benim nota aldığım abilerden biriyle çıkıyordu, benim halen elektro gitarım bile yoktu. Haftasonları gidip gitar dükkanlarının vitrinlerine bakar, Hetfield'in ESP'sinin hayalini kurardım. Bir alabilsem onu, o zaman o kız da ayrılırdı ki o abiden, benle çıkardı hep.
***
"Lise 2"'de ilk gerçek grubumuzu kurduk, liseden sonra görüşmem heralde dediğim Okky denen biri ile. İlk çaldığımız şarkı “For Whom the Bell Tolls”du.
***
Sonrasında demolar yapıldı, albümler yapıldı, gitarlar alındı, gitarlar satıldı, konserler verildi. Ama o ilk, “For Whom the Bell Tolls”u baştan sona çaldığımız günkü heyecan hissedilmedi.
Punk dinledik, Death dinledik, Grind dinledik, Trash dinledik, Doom dinledik, Rock dinledik, Jazz dinledik, "Entel" olduk "Amelie"'nin film müziklerini dinledik, hatta Babylon'da konsere gelen abuk subuk bir sürü grup dinledik; ama Metallica'nın hep ayrı bir yeri oldu, albümleri zor anlarda çıkarıp dinlenmek için hep bir kenarda durdu.
Bizim neslimizin ‘soundtrack’iydi Metallica, her şarkıları hayatımızın önemli bir anısına götürdü, hep eşlik etti bize. Hem paraleldi de hikayemiz...
Hayatımız iyi giderken iyi albümler yaptılar, kötü giderken ise kötü.
Ve gerçekten "Reload"'dan sonra ne iyiye gitti ki?
Sonraki Çarşamba: 11 Şubat : http://ekspermental.blogspot.com.tr/2015/02/gelmeyen-pazartesiler-bir-zaman-makinas.html
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder